İletişimcilerin başarması gereken şey karmaşıklıkla yaşamayı ve bundan yarar sağlamayı öğrenmek
Bizler kendi ülkemizde yaşarken, aslında zaman zaman hissettiğimiz şey, gerçekten tek bir dünyada yaşadığımız. İş hayatında ortak eğilimler yükseliyor, daha fazla paylaştığımız haberler, herkes tarafından çok daha kolay erişilebilen bilgiler, bize bütünleşmiş tek bir dünyada yaşadığımız izlenimini veriyor.
Dünyanın bir köşesinde yaşanan doğal bir faciaya tüm insanlık, anında dijital platformlarda ortak bir tepki göstererek, yardım elini uzatıyor.
Ticari yaşam da bundan farklı değil. Ticaret küresel bir faaliyet artık. Yabancı yatırımcılar tüm dünyada artış gösteriyor, girişimciler istikrardan faydalanıyor. Dünyanın her yerinden mal aranabilir ve hemen alınabilir durumda.
Neden bölünmüşlük?
Bütünleşen dünyada aynı zamanda bölünmüş bir karmaşıklık var. İletişimcilerin karmaşıklık, kargaşa ve değişikliklerle yüzyüze kaldıkları ve denendikleri bir dönem. Daha yakın temasların mümkün olduğu bir dünya, bizi bölen unsurların da daha fazla bilincine varmamıza yol açıyor. Kamu ve özel kuruluşlar, hükümetler ve sivil toplum örgütleri, görüş ayrılıklarıyla bölünen hedef kitlelere hitap etmek zorunda. Bu bölünmeler, kaçınılmaz olarak, iletişimcilerin işlerini yönlendirme şekillerini de etkiliyor.
Demografik durum değiştikçe, gençlerle yaşlılar ve eski dünya ile yeni dünya arasında yaşanan çelişkilere tanık oluyoruz. Bugünün yaşlılarının gelir düzeyleri daha önceki dönemlerin yaşlılarına oranla daha yüksek ve harcayacak paraları var. Bazı zengin ülkelerde yaşlı nüfus artarken, dünyanın en hızlı büyüyen kesimlerinde nüfus inanılmayacak genç, ülkemiz de bunlardan biri.
İletişimciler çalışmalarında giderek zorlanmaya başladılar
İletişim sektörünün güvenebileceği tek belirgin şey, bölünmelerin sayısının artmakta olduğu ve artmaya devam edeceği. Baktığımız her yerde amaçlar çatışıyor. Serbestçe konuşabilmek, istikrarla çatışıyor. Fikri mülkiyet hakları, serbest rekabetle kavga halinde. Bireyler, topluma karşı çıkıyor; özgürlük yanlısı insanlar daha serbest hareket etmek istiyorlar; tutucu kesim ve diğerleri ise toplumun genel güvenliği açısından daha fazla merkezi kontrol bekliyor.
Bölünmeler modern toplumları her yönde parçalara ayırıyor. İletişimin en azından bu bölünmelerin biri üzerinde bir köprü oluşturması sık sık isteniyor. Bu bölünmelerin merkez üssünde olan bizler için de bu gerçekten heyecan verici bir durum. Farklı yaratıcılıklar, burada önem kazanıyor.
Ses duyurma kavgasının ilacı, profesyonel iletişimciler
Halk, bir fikir oluşturuyor ve bu fikri uygulamaya koyuyor. İnternet, insanlara protesto etme yöntemleri sunuyor. Bu, ateşe alkolle yaklaşmak gibi bir şey. Belirli bir konunun büyümesine ve diğer insanların da bu fikirlere katılmasına yol açıyor.
Ses çıkarma çabaları, medyanın bölünmesini hızlandırıyor ve otoriteyi zayıflatıyor. Dünya bu derece belirsizliklerle dolu olduğu için, insanlar seslerinin medya kanalıyla kendilerine geri dönmesini istiyorlar. İzleyiciler ve okuyucular, kendi fikirlerinin yer aldığı ortamları seçiyorlar. Medya kanallarının bölünmesi ve her birinin değişik kesimine ulaşması, kutuplaşma sürecini daha da arttırıyor. Hedef kitle bu şekilde yeniden gruplanırken, düzenli okuyucular internet sitelerini, gazetelere tercih ediyorlar.
Bölünmüş bir dünyada iletişim sağlamak daha çok çaba gerektiriyor
Küreselleşme sürecimizin hızı, buna ayak uydurabilme kapasitemizin üstünde. İnternet, sergilediği hızla, çelişkilerle, karmaşayla ve kopukluklarla bizi aşmaya başladı. Esas olarak, iletişimcilerin başarması gereken şey karmaşıklıkla yaşamayı ve bundan yarar sağlamayı öğrenmek.
İletişimciler çalışmalarında giderek zorlanmaya başladılar. Bölünmüş bir dünyada iletişim sağlamak daha çok çaba gerektiriyor. Başarının çıtası, eskiye oranla yükselirken, başarısızlığın bedeli de daha ağır olmaya başladı. Dolayısıyla, bir ikilemle karşı karşıyayız: iletişime duyulan gereksinim çok daha fazlalaşmaya başladı. Ayrıca, başarılı iletişim kurmak için engeller de bir o kadar fazlalaştı.
Kilit noktası
Halkla ilişkiler uzmanları için, başarının çok daha iyi tanımlanması doğal olarak hem bir fırsat, hem de bir tehlike oluşturuyor. Tabii ki bunu artık, geçmişte nasıl yapılmıştı? gibi bir süreç şeklinde tanımlama dönemi çoktan bitti. Karar vermek için tek bir gerçek temel vardır, o da sonuçtur. Sonuç yerine, çıktıları dikkate aldığımız zaman, başarısızlık giderek artan bir durum haline dönüşüyor.