Organizasyonların içindeki iletişimin hazırlığından ve yönetiminde sorumlu profesyoneller, bazı unsurları ve prensipleri göz önünde bulundurmalıdır. Her bir prensip için de lokal market, kurallar ve gelenekler de bulunarak değerlendirilmeli.
Geleneksel ve geleneksel olmayan medyanın uyumluluğu:
- Tüm medya kanalları arasında “sürekli dikkatli olmak” etkin riskin azaltılması için önemli bir şart ve kriz döneminde bir stratejinin geliştirilmesi için savunmanın ilk adımı.
Online alanın gelişen yönetim süreçleri;
- Bir risk yönetimi programı uygun bir şekilde sosyal medya gereçlerini içermelidir, ama bu sadece haber merkezleri, Twitter, Rss ayakları vb. ile kısıtlı kalmamalı.
Proaktif online sözleşme protokollerini meydana getirme;
- İnisiyatifi eline alan aktif tüketicinin veya paydaşın ilişkisini ne zaman ve nasıl üstleneceğini bilmek, etkin dijital risk azaltmanın önemli bir unsuru. Önceden plan yapılmadığı müddetçe, organizasyonların, online alanı, bir problemi küçültmekten ziyade büyüten taktiklerle doldurmaya eğilimli olduğunu gözlemliyoruz.
Varolan kriz eğitim programlarını güncellemek;
- Kurumdaki fonksiyonal departmanların hepsi (yönetim, İK, IT) kriz organizasyonunda yer almalılar. Sadece yer almak değil, yaptıkları şeylerin açık ve anlaşılır gerekçelerinin ve hız, esneklik ve şeffaflık zorunluluklarının farkında olmalılar.
Geleneksel ve sosyal medya aktiviteleri arasında uygun denge kurmak;
- Geleneksel kanallar kritik bilgi kaynaklarını oluşturuyor. Geleneksel medyanın ikili öneminin farkına varmak ve bunu vurgulamak başarılı bir risk azaltma girişiminin önemli bir parçası.
Kriz vurmadan önce sosyal medya alanı meydana getirmek;
- Bir kriz ortaya çıkmadan önce bir marka veya kurumsal sesin oluşturulması, kuruluşların dürüst ve destekçi doğal bir kaynak geliştirmesine olanak tanır.
Sosyal medyayı kabul etmek hala tek yol –İçerik Kraldır!
- İletişimin asıl değeri- sosyal medyada da dahil olmak üzere- bir markanın veya firmanın hareketleri çerçevesinde yayılan içeriğin kalitesinden, etkilenen paydaşlara dair gösterilen empatiden, sunulan içeriğin ve bakış açısının uyumluluğundan oluşuyor.
Sosyal Medyayı dinlemek bizim görevimiz
Sosyal Medya, hepimize bir şeyler söylüyor. Ama önce dinlememiz, ilgilenmemiz gerekiyor. İlk yapmamız gerekenler, kuruluşumuz veya markamızı ilgilendiren online ortamları belirlemek olmalı. Arama motorları, bu konuda bizim en iyi yardımcımız. Bu listede, sosyal paylaşımların yanında, blog gibi yorum/forum sayfaları da olabilir. Bizim için öncelik, bizim hakkımızda kimi ne diyor, olumlu/olumsuz yanları neler, bunların tespitidir. Bu aşama sonrasındaki gördüğümüz şey, kuruluşumuz veya markamızla ilgili kim, nerede, nasıl görüş bildirmiş. Bunun sonucunda ise biz, nasıl algılandığımız konusunda önemli bir görüşe sahip oluruz. Sosyal medyayı dinledikten sonra yapmamız gereken ise, ne zaman, hangi kanalda, ne söyleyeceğimizin belirlenmesi. Sosyal medya, ne markayı ne de kişiyi kaldırıyor, önemli olan açık, net, dürüst, şeffaf iletişim.
Kısaca, sosyal medyada konu şu ki, siz dinleyin veya dinlemeyin kitleler sizinle, kuruluşunuzla, markanızla ilgili konuşuyor. Biz iletişimcilerin görevi, bizimle ilgili kitleleri takip etmek ve bilgi akışını sağlamak olduğuna göre, gelin siz karar verin. Sosyal medya mı sizi yönetsin, yoksa Siz mi sosyal medyayı yönetmeyi tercih edersiniz? Ama unutmayın ki, siz yönetmeseniz de o sizi zaten yönetiyor, ama o zaman sonucunu da siz kabul etmiş olursunuz.